iki Kitap Bir Yazı

0 Posted by - 27 Aralık 2013 - Ana Sayfa, Genel, Kitap

Bir süredir buraları boşladığımı geç de olsa fark ettim. Bu blogu ilk açarken ki amacım bir nevi günlük tutmak ve bir yerlere not etmediğim şeylerin aklımda barınamadan uçup gitmesini engellemekti.

Fakat beklediğim kadar aktif kullanamadım. Hep bahanem vardı. Şu an bahsettiklerim de aslında başka bahanelerin açıklamaları…

Burada yazmaya başladığım ve iki bölümden sonra devamını getirmediğim Amerika günlüklerini tamamlayamadım, Berlin ve Yunanistan gezileri hakkında tek kelime yazmadım. Bir blog yazmak -eğer gerçekten düzgün bir şey çıksın istiyorsanız- tahmin edilenden hep daha fazla sürüyor. Ve hiçbir şey yapmıyor olsak bile, her şeye acelemiz var bizim…

Blogu 2014 yılında daha aktif kullanmaya çalışacağım. Bu sebeple buralarda yazmadığım arada okuduğum iki kitaptan kısa kısa bahsetmek istiyorum.

Çok fanatik bir kitap okuyucusu değilim. En azından kendime doğum günümde koymuş olduğum, bir yılda 52 kitap okuma hedefime 30 kitap kala süre doldu. Beklediğimin altında okuyorum, daha fazla okumam ve okuduklarımın üzerine daha fazla kafa yormam gerektiğini düşünüyorum. Bu fikirlerin ise tamamen bana ait olduğunu, isteyenin kitap bile açmadan bir ömür geçirme hakkını cebinde barındırdığını da belirtmek isterim. Lakin bir şekilde burada okunanlar -okunup, okunmadığı da meçhul- vasıtası ile birileri bir kitap daha fazla okursa mutlu olurum. Bahsedeceğim iki kitaptan ilki Stendhal’in “Aşka Dair” adlı kitabı. Diğeri ise James Webb Young’ın “İyi Fikir Bulma Tekniği”.

Stendhal & James Webb Young

Stendhal & James Webb Young

Stendhal’in adını sanırım ilk Cesare Pavese’nin Yaşama Uğraşı adlı müthiş kitabını okurken duymuştum. Yaşama Uğraşını hala bitirmedim, bir günlükten ibaret olan kitapta Cesare Pavese’nin gözünden yaşamına ve son günlerine tanık oluyorsunuz. Sanırım günlüklerin son bulmasında Cesare Pavese’nin inthar etmesini bildiğimden sonunu getirmiyorum. Beyhude bir çaba ama insan sevdiğine “öldüğünü bilse dahi” ölümü yakıştıramıyor.

Pavese’den çıkıp Stendhal’den bahsetmek gerekirse aslında yazar hakkında ne fazla bilgiye sahibim ne de tüm eserlerini okumuşluğum var. Okuduğum tek kitabı Aşka Dair. Okunacaklar listemi temizledikten sonra Kırmızı ve Siyah adlı kitabına bir bakmayı planlıyorum.

Kitap, Birinci Kitap ve İkinci Kitap diye iki ayrı bölümden oluşuyor. Açıkça söylemem gerekirse birinci kitapta aldığım keyfi, ikinci kitapta alamadım. Hatta ara ara kendi dönemine ait ayrıntılardan o kadar bahsetmiş ki, beni darladı da darladı.

Ama genel olarak kitap okunması gereken bir kitap. Zaten Stendhal’in isteseniz de okuyabileceğiniz çok sayıda eseri yok. Az ve öz yazmış adam. O sebeple Aşka Dairi okumanızı tavsiye ediyorum. İşte size okumanız için bir kaç ufak bölüm:

  • Kristalleşme dediğim, karşına çıkan her ne varsa, sevilen nesnenin yepyeni bir eşsizliğine yorabilen akıl işlemidir.
  • Sevilen kişide görmek için bir eşsizliği, onun bu eşsizliğe sahip olduğunu düşünmek yeter de artar.
  • Çünkü ruh, tekdüze olan her şeye, kusursuz mutluluğa bile oldum olası doymuştur.
  • Bir Fransız atasözü: “Daha yolun başında, sona vardım sanıyor.”
  • Umudun bir tutamı bile aşkın doğmasına yeter.
  • “Kederin en büyüğüdür mutlu zamanları hatırlamak ıstırabın içinde.” DANTE
  •  Yaşamın tesadüflerine karşı, kuşku asla yeterli değildir, insan, usanacak kadar kuşku duymalıdır ve hatta cesaretin tahammülsüz olması gerekir. 
  • Her zaman olduğu gibi, yine dönüp dolaşıp fizik yasalarına varıyorum. Sinir sıvıları, erkeklerde beyin, kadınlarda ise kalp tarafından kullanılır; daha hassas olmalarının yegane sebebi budır. Ömrümüzü adadığımız bir görev, gece gündüz emek verdiğimiz bir iş bizleri avutmaya yetebilir ama kadınları olsa olsa oyalar; kadınları tatmin edebilecek bir şey yeryüzünde yoktur.
  • Edep dediğimiz şeyin dörtte üçünün, sonradan öğretildiğine şüphe yoktur.
  • Gökler size aşk için yaratılmış bir ruh bahşetmişse eğer, sevmemek, hem kendinizi, hem de karşınızdakini, mutlulukların en büyüğünden mahrum bırakmanız anlamına gelir.
  • Edebin kötü tarafı, insanı hiç durmadan yalan söylemeye teşvik etmesidir.
  • Bir kadının tabiatı arşa ne kadar yakınsa, kopan fırtınalar o kadar korkunç olur.
  • Cesur olmak için fazlasına ihtiyacı yoktur kadınların; bir erkeği sevmeleri yeter.
  • Aşkın ve gençliğin terk ettiği kadına her şey acı gelir.
  • Ben sevmeye başlamadan önce küçüktüm, şimdi bunu açıkça görüyorum çünkü kim bilir kaç sefer kendimi büyük görmeye kalkıştım; üstelik buna nasıl gayret gösterdiğimi biliyor, yetmezmiş gibi bir de bu gayretimi alkışlıyordum.
  • Mutlu olmak mı istiyorsunuz, o halde acılardan arınmış bir hayatla, her gün bir parça mutlulukla yetinmesini bilin. Büyük tutkularla kumar oynamaya kalkmayın.” Schiassetti
  • Aşkın sunabileceği en büyük mutluluk, sevilen kadının elinin, ilk defa elinize dokunduğu andır.
  • Aşkta sahip olmak değil, zevk almaktır önemli olan.
  • Meşhur bir deyiş vardır askerde, birliğe yeni katılan gençlere muhakkak söylenir; konakladığınız evde iki kız kardeş yaşıyor ve siz de bunlardan birinin gönlünü çelmek istiyorsanız, yapmanız gereken tek şey, öbür kardeşe göz kırpmaktır.
  • İkiyüzlü bakanlar ne derlerse desinler, iktidar, zevklerin en büyüğüdür. Bana kalırsa yalnızca aşkın gücü, iktidarın gücüyle boy ölçüşebilir ve aşk, mutlu bir hastalıktır, bir bakanlık kadar kolay elde edilemez.
  • İnsanın, mutluluğa yanı başında kavuştuğu bir kadının unutmayı bir türlü becerememesi, hayalhanesinin, yorulmak nedir bilmeden, mazinin en güzel dakikalarını allayıp pullayıp, gözünün önüne defalarca getirmesindendir.
  • Aşk, güzeller güzeli bir çiçektir ama korkunç uçurumların kenarında açar ancak; toplamak isteyen mecburdur pervasızca uçurumlara yanaşmaya.
  • Tutkulu insan, yalnız kendine benzer, başkasına değil.
  • Mutluluğun hissi, gösterişin konusu olamaz, çünkü mutluluk görünmezdir.
  • Aldatan insan, huzurundan olur; kuralı bozan odur ve ölene kadar korkmaya mahkumdur.
  • Yeryüzünün belki de en eğlenceli vakalarından biri de, erkeklerin, bilmeleri gereken her şeyi bildiklerine kendilerini gerçekten inandırmış olmalarıdır. Evlilikten, toplumun adetlerinden ve politikadan, o çetrefilli bilimden nasıl dem vurduklarına bir baksanıza.
  • Hakların eşitliği ilkesi ortadan kaldırıldığı vakit, adalet olgusu da kayıplara karışır.
  • Yenilik gerek bana, dünyada kalmamış olsa da…
  • Aşktan alınacak zevkler, yaşattığı korkuyla doğru orantılıdır.
  • Mutluluk, beklenmedik olandan gelir.

Diğer kitap ise James Webb Young’ın 1940’larda yazdığı, okuduğum halini ise 1965 yılında almış kitap, daha çok reklam ajanslarında çalışanlara yönelik. Ama iyi bir fikri bulmak için ajans çalışanı olmaya artık gerek yok. Hayata dair değişik fikirler sunan kitaptan benim beğendiğim bölümler ise;

  • Pareto Teorisi: Pareto, dünyadaki bütün insanların iki gruba ayrılabileceğini düşünüyordu. Fransızca yazdığı bu eserde iki grubu spekülatörler ve hazır yiyiciler olarak adlandırıyordu. Spekülatör, spekülatif düşünen insan tipidir. Pareto’ya göre bu insanın ayırt edici özelliği, kafasının sürekli yeni kombinasyon ihtimalleriyle meşgul olmasıdır. İkinci grup ise hissedar olarak geçer. Bu tür insanlar der Pareto, rutine bağlı, sabit fikirli, yaratıcı olmayana ve muhafazakar insanlardır; bunlar spekülatörler tarafından yönlendirirlir.
  • Herhangi bir sanatı öğrenirken hakim olunması gereken şey öncelikle ilkeler, ikinci olarak da yöntemdir.
  • Bilinmesi gereken en önemli şey belirli bir fikrin nerede aranacağı değil, bütün fikirlerin üretiminde kullanılan yöntem konusunda zihnin nasıl eğitileceği ve bütün fikirlerin kaynağında bulunan ilkelere nasıl hakim olunacağıdır.
  • Bir fikir eski unsurların yeni bir kombinasyonundan başka bir şey değildir. Eski unsurları yeni kombinasyonlarla birleştirmedeki başarının büyük oranda ilişkileri görme kabiliyetine dayanmasıdır.
  • Beş Basamaktan birincisi: Zihnin, fikir üretirken kullanacağı ham materyali toplamasıdır. Ham materyal iki türlüdür: Özel olanlar ve genel olanlar… Öyleyse fkir üretimi tekniğinin ilk basamağı materyal toplamaktır.
  • Beş basamaktan ikincisi: Toplanan bu materyalleri çiğneme sürecidir. Bunun için en pratik çözüm ufak kartlara not almak ve bunları arada bir okumaktır.
  • Beş basamaktan üçüncüsü: Sindirim sürecini gerçekleştirmektir. İlk basamakta yiyeceği toplamış, ikinci de çiğnemiştik.
  • Beş basamaktan dördüncüsü: Toplanan ve hazmedilen fikirleri nadasa yatırmak.
  • Beşinci basamak ise; yeni doğmuş fikrinizi dışarıdaki gerçekler dünyasına taşımalısınız.
  • Toparlamak gerekirse; ilk önce, ham materyal toplanır- hem o an üzerinde çalıştığınız problemle ilgili materyaller hem de genel kültürünüzü sürekli geliştirilmesiyle elde edilen materyaller-. İkinci olarak, zihninizde bu materyallerin üzerinden geçilir. Üçüncü olarak kuluçka etabı gelir; bu etapta, sentez işi bilinç-dışı bir mekanizmaya bırakılır. Dördüncü olarak, Fikir’in asıl doğumu gerçekleşir -bu, “Evreka! İşte buldum!” etabıdır. Ve beşinci olarak da, fikrin pratik kullanımı için nihai bir rötüş ve geliştirme işlemi uygulanır.
  • Kelimeler fikirlerin sembolleriyse eğer, kelimeler toplayarak, fikirleri de toplayabiliriz…
  • Reklamcılıkla ilgili en iyi kitaplar reklamcılıkla ilgili olmayanlardır.
  • Sunduklarınızla potansiyel müşterinizin istedikleri, ihtiyaç duydukları veya talep ettikleri arasında o kadar güçlü bir bağ kurmalısınız ki sonuçta müşteri ‘İşte bu tam bana göre’ demeli. Yani tepki vermeli…
  • Dikkat çekmenin ve dikkati muhafaza etmenin tek yolu ‘işte bu benim için’ tepkisini uyandırmaktır.

 

No comments

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: