Cogito ergo sum

0 Posted by - 14 Temmuz 2013 - Ana Sayfa, Genel

Bu sıralar en fazla duyduğum cümlelerden biri “Çok fazla kafanı takıyorsun” oluyor. Neredeyse tüm arkadaşlarımdan ayrı zamanlarda, ayrı konular hakkında konuşur-tartışırken aldığım yanıt bu oluverdi. Çok fazla kafanı takıyorsun…

İnsanın kendi karakterini yorumlaması biraz zor. Bu analizin sonunda kişi ya her konuda hakkında muazzam biri ya da çok naifmiş gibi addediliyor.

Peki, kendi hakkımızda oturup düşünmez, etrafımızda bulunan ve yaptıkları ile bizim yaşam alanlarımıza nüfuz eden kişiler veya konular hakkında fikir sahibi olmazsak, çiftliklerde doğal ortamlarından uzak ve alakasız bir şekilde yetiştirilen, tek amaçları bir firmanın para karşılığında müşterilerine sunduğu “organik” besin kaynaklarından ne farkımız kalır ki?

“Cogito ergo sum.” yani “Düşünüyorum, öyleyse varım!”. Descartes’in o eşsiz sözü söyleneli 376 sene oluyor. Ama hala tam olarak ne demek istediğini anlamış değiliz. Tanrının insanlara bahşettiği en önemli özelliklerden biri düşünebilmemiz. Diğerleri ise alet yapıp kullanabilme becerisi, gülmek-ağlamak ve canımız istediğinde sevişmek. Diğerleri bugün için konuma dahil değil…

Evet, çok fazla kafama takıyorum. Hem de bir çok şeyi. Kendi vatandaşlarına birer sokak köpeği gibi yaklaşan siyasi liderleri, güce tapan iş adamlarını, çekiç atmanın hala olimpiyatlarda olmasını, eğitim hayatında humuslu toprağın öğretilmesini, babet giyen kadınları, spora başladığı ilk haftadan hindi gibi kabarıp gezen hemcinslerimi, makyaj yapmaya çalışırken ortaya sürrealist sanat eserleri ortaya koyan kadınları, çocuklarının birer dahi olduğunu düşünen ebeveynleri ve daha bir çok şeyi kafama takıyorum. Ama bu aralar en çok süper egolarını dizginleyemeyen insanları kafama takıyorum.

Ne kadar kafama taksam da kendi mutluluğu için başkalarının huzurunu bozmayı göze alabilen kişileri anlayamıyorum. Ben eşsiz biri değilim. Hatalarım tahminlerin ötesindedir. Üzdüğüm, kırdığım insanlar elbet vardır. Hata yapmak da insana özgü yeteneklerden, belki de lanetlerinden biri. Ama bu yaptıklarımı hiç bir zaman kendi çıkarlarım, kendi mutluluğum için yapmadım, en azından bilerek yapmadım.

Oysa son zamanlarda öyle insanlar ile karşılaşıyorum ki, onlar adına ben utanır oldum. Öyle düşünülmeden kullanılan laflar, öyle kibir dolu hareketler, öyle pis bakışlar gördüm ki, artık katlanamıyorum.

Eskiden olsa ne düşündüğümü direk söylerdim. Hiçbir zaman sonuç odaklı biri olamadım. Ama yaptığım hatalardan edindiğim ders şu oldu; yaptıklarımız sadece bizi etkilemiyor… Çevremizde bulunan değer verdiklerimize de zararı oluyor. İşte bu sebeple susmayı tercih ediyorum. Ama ben sussam da, kafamın içindeki sesler hep aynı şeyi fısıldıyor.

Başkalarının mutluluklarından da mutlu olunabilir. Bunu söylemek istiyorum suratlarına. Hayat sana istediğin fırsatları sunmamış olabilir. Sevebileceğin birileri karşına çıkmamış, istediğin maaşı kazanamamış olabilirsin. Beğendiğin arabaya hiç beğenmediğin biri binebilir. Senin yemek yemeyi hayal ettiğin masada senin yerine başkaları oturabilir, almak istediğin ayakkabıyı bir başkası giyebilir. Hatta istediğin kadar yetenekli ve akıllı da olamayabilirsin. Bunlar hepimizi için gerekli. Aynı sorunlara ben de sahibim. 30 yaşındayım ve istediğim, hayalini kurduğum hayattan çok uzaktayım. Ne bir evim, ne bir arabam var. Bunları vergi memurları için değil, benim de aynı sorunlara sahip olduğumu belirtmek için yazıyorum.

Ama tüm bu uzaklıklara rağmen şunun da farkındayım. Sahip olduklarım ne olursa olsun hep daha fazlasını isteyeceğim. Taleplerim asla bitmeyecek. İhtiyaç listemde her zaman eksik bir şeyler olacak. İşte bu sebeple, başkalarının başarılarına, mutluluklarına da sevinmeliyim. Sahip olduklarım ile asgari düzeyde mutlu olmalıyım. Az diye şikayet ettiklerimin, birilerinin ihtiyaç listesinde, hatta hayallerinin içinde bulunduğunu bilecek kadar da bu hayatta bulundum. Yaşamak için bunları yapmam gerek. Yoksa bu içinde yaşadığımız dünya ve dahası bu saçma ülkede mutlu olmam mümkün değil.

Sabah uyandığımda böyle bir topluma günaydın demeyi istiyorum. Yoksa bu kafamın içinde dolanıp duran ses, her geçen gün biraz daha yükselecek…

Cogito ergo sum, Cogito ergo sum, Cogito ergo sum…

 

No comments

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: