Less is More!

0 Posted by - 05 Aralık 2013 - Ana Sayfa, Genel

İş sebebi ile yurtdışına çıkmaya devam ediyorum. Yine, yeniden Amerika’ya geldim. Ama sanırım bu iş sebebi ile buraya son gelişim. Yılbaşı itibariyle iki yıldır görev yaptığım kurumdan ayrılma kararı aldım. Sebepleri ise bu yazıyı oluşturan konular ile alakalı diye düşünüyorum.

Daha önceki Amerika yazılarımda da belirttiğim gibi buraya herkesin bir gün gelip, buradaki hayat şartlarını görme dileğimi yeniliyorum. Ve son kez beni buraya yollayanlara kucak dolusu selam yolluyorum.

Bir yıla yakındır üç ayrı ülkede,üç ayrı şehiri görme fırsatım oldu. En uzun süre Amerika’nın başkenti Washington D.C. de bulundum. Toplamda beş aya yakın bir süre kaldım. Buraya her gelişimde ise insanların benden istediklerini onlara ulaştırmaya çalıştım. Çünkü buralara kadar gelebilmek bizim ülkemizde yaşayan biri için bir fırsattı ve çoğumuz bu fırsata çok uzaktık. Ve ben birey olarak başkalarını mutlu etmediğimiz sürece mutlu olunabileceğine inanmıyordum.

Fakat bu son gelişimde iş gerçekten çığrından çıktı. Gideceğimi haber alan herkes daha hal hatır sormadan kendisine ne alacağımı ya da ne istediğini söyleyerek tabiri caizse çıldırdı. Gideceğimi duyduklarında sağ salim git gel diyen o kadar az kişi oldu ki, bu konu hakkında yanlışın ne olduğunu düşünmeye başladım.

Kendi ailemden, arkadaşlarımdan ve de alakalı-alakasız kişilerden o kadar talep geldi ki sonunda tek yapabildiğim şeyi yapmaya, yani yazmaya karar verdim. Bu arada zaten alınması gerekenleri, gerekli kişilere aldım. Bu konuyu yanlış anlayacak kişileri ise yine fikrimin ince gülü ilan ediyorum.

Amerikadan alıncak bir şey ile mutlu olunacağına inanan veya bunu ” Beni hatırlaman yeter, ürün çok önemli değil ki.” yalanına sıkıştıran insanlar sözüm size; Üç defa Amerikaya gelmiş, toplmada beş ay kalmış, hiç gurur duymadan ve hatta utanarak yedi bavul üst-başa binlerce dolar harcamış biri olarak hayatımda hiç bir şey değişmedi. Kendime almam gerektiğini düşündüğüm ve daha sonra aldığım hiçbir şey beni iki günden daha fazla mutlu etmedi. Sadece insanlara aldığım hediyeleri verdiğim zaman onların yüzlerinde beliren tebessüm beni mutlu etti. Ve hediye alacağım kişileri de benim seçmem en doğal hakkımdı. İçlerinde bir şeyler almamam gerekenler var mıydı? Belki vardı ama çok takılmadım. Para ödenerek alınan hiçbir şey insanı mutlu etmiyor. Etrafınıza bir daha bakın ve bu dediğimi düşünün. Ta ki başka birine bir şeyler almak için ödeme yapana kadar…

“Peki, madem mutlu olmadın, ne diye aldın koçum?” denebilir. Ben hatalar ile dolu bir adamım. Yaptığım her hatayı seven, sevmeye çalışan ve bunlar ile yaşamayı bir nevi hayat şekline dönüştürmeye çalışıyorum. Ve dedikleri gibi “Tecrübe yaptığımız hataların bileşkesidir.”

Benim mutlu olmamamın sebebi ise ne yazık ki artık yaptığım işte ve iş yerimde mutlu olmayışım. Buna etkisi olanlar elbet vardır ama bu tamamen benle alakalı bir şey. Günde sekiz saatinizi geçirdiğiniz bir yerde mutlu değilseniz, hayatınızın geri kalanında mutlu olamazsınız. Sevmediğimiz işleri sadece para için yapmak, asla onaylamadığımız fikirlere boyun eğmek günümüzün kölelik sisteminden başka bir şey değil. Bahanelerimiz ise hazır; “Ben bana söyleneni yapıyorum!”

Bu konu ile alakalı Zimbardo deneyine bir bakmanızı öneririm. Hatta “The Experiment” adı altında filmi de çekildi. Kısacası bir grup üniversite öğrencisinin yarısına mahkum, yarısına ise gardiyan rolleri veriliyor. İşlerin çığrından çıkıp, psikolojik sorunlar ve işkencelerin başlaması ise sadece altı gün alıyor. Ya da Miligram deneyi de bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Kurmaca bir düzende, sözde bir öğrenciye her yanlış cevabında 15 Volttan başlayan ve 450 Volta kadar varan elektrik akımını vermesi için bir denek alınıyor. Öğrenci de, verilen voltaj da kurmaca ama deneğin bundan haberi yok ve her yanlış cevapta elektrik verdiğini zannediyor. Deneyin sonunda katılan deneklerin yüzde 90’ı 450 Volta kadar çıkıyor. Sebebi ise yine sözde bir doktorun deneğe devam etmesini ve tüm sorumluluğu kendisinin aldığını söylemesi. Boyun eğmek ve kabahati başkasının sırtına yüklemenin verdiği o rahatlatıcı his bizi bambaşka kişilere dönüştürebiliyor.

Zimbardo deneyini yapan Philip Zimbardo’nun bu deneyden sonra ortaya attığı sav ise “Lucifer Effect” olarak geçiyor.

Lucifer Effect kısacası insanın hep kötüye eğiliminin olduğunu ve koşullar müsait ise şiddet eğilimi göstermeye çok yakın olduğu yönünde.

Bu yukarıdakilerin hepsini aklımızın bir köşesinde tutup, benim için bir derya olan TED Talks’ta geçen izlediğim bir videodan biraz bahsedeyim. Konuşmacının adı David Steindl-Rast. Kendisi bir keşiş ve mutluluğun minnettar olmaktan geçtiğine inanıyor. Mutlu olunca minnet etmekten değil, minnet ettikçe mutlu olunacağını savunuyor. Ve bunun için de çok kolay bir yöntemi var. Stop, Look and Go! (Dur, Bak ve Devam Et!). Bir sıkıntı veya bir sorun karşısında sakin olup durumu değerlendirmeyi, fırsatları görmeyi ve devam etmeyi öğütlüyor. Katılmamak elde değil. Bundan sonra bu yöntemi denemeye çalışacağım…

Herbirimizin mutluluğu arayarak hayatımızı harcadığımız aşikar. Hatta bunla alakalı olarak Amerika’da “Pursuit of Happiness” diye bir bildirgede geçen bir bölüm bile var. Hatta bu isim ile Will Smith’in harikalar yarattığı bir film var ki, izlemeyenler kaçırmamalı. İnsanların kendilerini mutlu eden şeylerin peşinden gitmeleri bir nevi anayasal hak.

Burada daha önce de bahsettiğim, benim için apayrı bir film olan Rocky Balboa’da da bu konu ile harika bir sahne var.

Toparlamak gerekirse, bence mutluluk aranıp bulunarak ya da bir şeyleri satın alınarak, belli kariyer hedeflerine istemediğiniz şeyleri yaparak varılacak bir nokta değil. Mutluluk ve mutsuzluk, tıpkı cennet ve cehennem gibi her bireyin kendi içerisinde saklı olan ve kendi içinde yapılacak yolculuklar ile varılacak yerler. Belki de Ludwig Mies Van Der Rohe’nin dediği kadar basittir her şey. “Less is More!”

Herkesin kendi mutluluğuna en kısa sürede ulaşması dileğiyle. Sayonara…

P.S: Bavullar doldu, sipariş vermeyin…

1 Comment

  • Hazal 05 Aralık 2013 - 20:01 Reply

    Mukemmel ellerine saglik sana cok
    Katiliyorum bu yazida, ozellikle amerikada oldugun surecte hic halini hatrini sormayip donmene yakin siparis veren insanlardan igreniyorum benzer seyleri yasadigim icin cok hak veriyorum sana

  • Hazal için bir cevap yazın Cancel reply

    This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

    %d blogcu bunu beğendi: