“Okunmuş kitaplar okunmamışlardan daha az değerlidir. Aslında ne kadar çok bilirseniz okumadığınız kitapların sayısı da o kadar çoğalır.”
2014 yılında, geçen sene okuduğum kitap sayısını (22 kitap) en az ikiye katlamayı hedefliyorum. Bu hedef doğrultusunda da haftada bir kitabı bitirmem gerekiyor. Tabi bunu bu şekilde anlatınca sanki zorla okuyormuşum gibi anlaşılıyor ama yapı itibari ile kendime belli hedefler belirlemeyince, genel olarak hiçbir şey yapmıyorum. O yüzden bir hedefim olmalı ve o doğrultuda devam etmeliyim.
En son burada Ken Robinson’un Öz adlı kitabı hakkında bir şeyler yazmıştım. Ondan sonra 3 kitap daha okudum. Gündüz Vassafın “Türkiye Sen Kimsin?” ve “40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra Amerika-Rusya” adlı iki kitabını ve uzun zamandır okumayı planladığım İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” adlı kitaplarını okudum.
“Çünkü her baba oğluna bir şeyler öğretmek, ona doğru ve gerçek olanı göstermek ister.”
İhsan Oktay Anar’ın kitabını anlatmayacağım. Zaten istesem de becerebileceğimi zannetmiyorum. Hani bazı yemek tarifleri vardır, tarife harfiyen uysanız dahi annenizin yaptığı kadar güzel olmaz ve bu yemeğin tamamen O’na özel olduğuna kanaat getirirsiniz ya, işte bu kitapta aynen böyle bir şey benim için.
Anlatmak istesem de beceremem, adı gibi Puslu Kıtalara ait bir kitap. Kafamın içinde yaratmış olduğu Pusu dağıtmasını da istemiyorum. Ama okumadıysanız, alıp okumanızı tavsiye ederim.
İhsan Oktay Anar’ın kullandığı dil muazzam. Elimdeki kitapları bitirdikten sonra, yazarın diğer kitaplarını da alıp okumayı planlıyorum. Böyle de başka bir huyum var. Eğer bir yazarın bir kitabı hoşuma giderse, diğer kitaplarını da okumaya çalışıyorum.
“Hayat başkalarıyla tanışma sanatıdır!”
Gündüz Vassaf ile de Cehenneme Övgü adlı muhteşem kitabı ile tanıştım. Ardındanda baya bir kitabını aldım. Şu ana kadar 6 kitabını okudum. Elimde “Mostari” ve “Annem Belkıs” adlı kitapları kaldı. Onları da en kısa sürede bitirmeyi hedefliyorum.
Türkiye Sen Kimsin? kitabı, yanlış bilmiyorsam yazarın köşe yazılarından derlenmiş bir kitap. Genel olarak Türkiye hakkında yapılan eleştirleri bolca bulabiliyorsunuz. Zaten kitabın bir bölümünde Gündüz Vassaf “İnsan sevdiği şeyi eleştirir.” diyerek, genel olarak kitabının özetini yapıyor. Gündüz Başkan her zaman ki gibi, muazzam bilgisi, mükemmel kalemi ile okurken aydınlatmaya ve düşünmeye sevk ediyor insanı. Artık kitaplardan çok fazla alıntı yapmayı düşünmüyorum. O sebeple hem eski adeti yerine getirmek için hem de fikir vermesi açısından şu kısmı paylaşayım;
– Çocukların öğretmenlerinin gözünün içine bakmalarının küstahlık sayıldığı, parmaklarına cetvelle vurulup kulaklarının çekildiği, gülümsediklerinde “Ne sırıtıyorsun,” diye azarlandığı, delikanlılık çağına gelince vatana hizmet adına dayak yedikleri bir ülkede yaşıyoruz.
40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra adlı kitapta ise Gündüz Vassaf Amerika ve Rusya’ya 40 yıl ardından tekrar gidiyor ve hem kendisinde meydana gelen değişiklikleri hem de iki şehirin zamanla nasıl değiştiğini ya da değişemediğini anlatıyor. Tabi bunu da yine her zaman ki üslubu ile yapıyor. Aralara serpiştirilmiş, genellikle daha önce duymadığım enterasan bilgiler ise kitabın ballı kaymaklı bölümü oldu benim için.
Okumuş olduğum 3 kitabı da okumak isteyen herkese tavsiye ederim. Burada bu kadar sık kitaplardan bahsetme sebebimde, benim bilgi küpü biri olduğumu göstermek amacı ile değil, okumak isteyenlere bir fikir verebilmek amacıyla olduğunu da son satırlara sıkıştırayım. Bunu kabul etmeyenleri de yine, yeni, yeniden Fikrimin İnce Gülü ilan ediyorum. Hem okuyarak adam olunmadığına da hepimiz bir yerlerde şahit olduk zaten.
Sayonara…
P.S:Okuyun!
No comments