New “Shit” on the Block!

0 Posted by - 15 Nisan 2013 - Ana Sayfa, Genel, Gez - Gör - Ye

Amerika ile alakali yazi dizimin ikinci kismina bekledigimden daha gec basladigimi itiraf etmem gerekiyor. Sebepleri var midir? Elbet kendi icinde nedenleri vardir ama bu nedenlerin sizi pek saracagini zannetmiyorum. Yazi karakterlerinin Turkce olmamasi biraz benim tembelligimden, biraz da yaziyi daha hizli yazabilmem icin oldugunu bastan soyleyeyim. Kisa aciklamalari da yaptiktan sonra Amerikan ruyasina kaldigimiz yerden devam edelim…

Kaldigimiz otelden cok kisa bahsetmistim. Simdi biraz daha aydinlatayim sizi. Washington D.C. ye gelirseniz kesinlikle kalmayacaginiz bu oteli bence iyi ogrenin. Yoksa siz de benim gibi bir gece icinde RAP albumu yapmaya karar verebilirsiniz. Otelin adi Comfort Inn & Suites New York Avenue. New Yorku gorunce bir halt zannetmeyin, sadece New York’a giden yolun ustunde bu kadar. Bu arada ilk yazida deginmeyi unuttugum bir seyi hazir aklima gelmisken belirteyim. Amerika’da her yerde bahsis neredeyse sart ve oran %15. Turk  zihniyetinizi burada firlatip atmakta fayda var. Lakin siz oranin altina inince taksici bile “Bu ne la yapragim? Adam gibi ver vereceken parmagimin ucu!” diye ters konusuyo. Neyse otele geri donelim…

Biz otele ilk girdigimizde yasadigimiz soku Duty Free’den aldigimiz Chivas Regal ile atabildik. Otel benim anladigim kadariyla insanlarin ev gibi konakladiklari bir yer. Zaten aylik fiyatlar icin danisin dediklerinde benim anladigiminda bir faydasi kalmamisti. Asansorde, kahvaltida ( kahvaltiya daha sonra donecegim) gordugunuz tipler( Allah gunah yazmasin…) bir daha gormeyi isteyeceginiz tipler degil vesselam…Misal ben bu satirlari yazarken bu muazzam otelin geceligi 169$! Ben su an bati yakasinda daha nezih bir semtte 109$ bedelle kaliyorum. Konu surekli dagiliyor…

Otelin bulundugu semt daha once de dedigim gibi bizim oralarin Kustepesi. Maddi durumu iyi olmayan ya da maddi durumu hic olmayan siyahi vatandaslarin(evsizlerin) arka bahcesi buralar. Suna da deginmeden gecemeyecegim ilk geldigimiz gunlerde yolun kenarina (arabalarin cayir cayir gectigi su New York Avenue) oturup sican bir siyahi vatandas gorduk. O da bizi gordu. O kadar. Sonra basladigi ise devam etti. Odamdan gozuken su manzarayi hepiniz daha once yuzlerce kez gordu biliyorum.

IMG_4202

Neredeyse her Amerikan filminde gosterilen, kadrolu ve atanmis uyusturucu bagimlisi ve fuhus mensuplarini barindiran bu otele komsu olmak, gurbette tanidik bir yuz gormek gibiydi benim icin. Ben ne zaman buz makinesinden buz almaya gitsem tedirgin oldum. Aklima hep Monica Bellucinin su filmi geldi. + 18

Otelin en guzel kismi, bize verilen odalarin gercekten buyuk olmasi ve bu odalardan birinde sigara iciliyor olmasiydi. Aslinda ben 5 ay once aktif sigara kullanimina son vermis ve muazzam bir otlakcilik ( sadece alkol alinan zamanlarda) ortalamasi yakalamisken, bu is gezisi ve ekibin sigara ile icli disli olusu tum duzenimi bozdu. Dedigim gibi ilk gece 1 litrelik Chivas ve ustune icilen Heineken biralar uyumamiza sebep oldu. Hem de bebek gibi 🙂

Sabah uyandigimda ilk is herhangi bir acik yaram, eksik ic organim ve paramin kaybolup kaybolmadigina bakmam oldu. Ardindan kahvaltiya indim. Amerika denen bu garip ulkede kahvaltinin olamdigini duymustum. Hatta bunlarin kahvalti dedikleri bacon and eggs ( pastirmali yumurta) ve kahveyi bile Edward Bernays’in bu millete sonradan caktigini okumustum ama bu kadarini da beklemiyordum.

Kahvalti menusu; Pancake(bizdeki waffle), cornflakes, donut, cake, kizarmis ekmek(13 gun yedim!), hamburger ve yumurta mi yoksa patates mi oldugunu anlayamadim bir karin agrisi. Bir de Philadelphia vardi. Kizarmis ekmegin ustune suruldugunde gercekten bir harika oluyor. Iste size ilk gun yaptigim kahvaltidan muazzam bir kare.

IMG_4450

Otelin bize vereceklerinin bunlar ile sinirli olduguna kanaat getirdikten sonra ekip olarak oteli degisitirip degistirmeme olayini konustuk. Baska bir otelde bu kadar rahat takilamayacaktik ve baska hic bir otelde de hayatimiz bu kadar tehlikede olmayacakti. Biz de her akli selim insanin verecegi karari verdik; 13 gun boyunca burada kalmaya karar verdik 🙂

Sehre inip yapmaya geldigimiz isin durumuna bakmaya karar verdik. En kisa surede isleri tamamlayip memlekete donmeye karar verdik(ben hepimiz adina bu kararin verildigini zannetmistim, bu satirlari 17.gunumu bitirmek uzereyken yaziyorum. Benle gelenler 4 gun once kactilar).

Sehre taksi ile 29 farkli yoldan gidilip, 74 farkli yoldan geri gelinebiliyor. Ya da bizi bir guzel duduklediler bilemiyorum… Sehre iner inmez daha farkli bir Amerika’ya tanik olduk. Beyaz yakalilarin cogunlukta oldugu, yasam standartinin birden firladigi bir yer Washington D.C. nin merkezi. Ama her yerde yine evsizler var. Burada evsizlerin cok buyuk bir sorun oldugunu daha sonradan ogrendik. Fakat buradaki evsizler en azindan benim gorduklerimin insanlara bir zarari yok. Sizden para istiyorlar, vermezseniz de tesekkur edip gidiyorlar. Hatta kisa bir anektod aktarayim; sabah kahvaltilarimizi yaptigimiz yere bir evsiz geldi, yan masamiza oturdu. Gecikmeden bizden 1 dolar talep etti. Vermedik tabi. Cunku butun harcirahimizi silah ve celik yelege yatirmistik. Dedigim gibi bize tesekkur edip, bir yerden aldigi sekeri posteinden cikardi ve agzina atti. Sekerin paketi eline yapisti ama dayi farkinda degil. Daha sonra isletme sahibi ve ya yoneticisi olan adam gelip copunu alabilir miyim diye sordu. Bak dikkat et! Adam evsiz, mekan icinde dileniyor, ne bir kahve ne bir sandvic almis, adam gelip copunu alabilir miyim diyor. Bu dayi kafasi iyi oldugu icin eline yapisan posetten kurtulamadi. Copu almaya gelen cocuk copu aldi ve evsize tesekkur etti. Iste ozgurlukler memleketi boyle olunuyor sanirsam. Herkesin mutlu olmaya hakki var. Bizde olsa o adami paket ederlerdi, o da o aksam gelip cerceve cam indirirdi. Yalniz evsizler adina anlayamadigim sey ise kislari buz gibi olan bu yerde kalana kadar, bir sekilde soyle Miami’ye, efendim ne bileyim L.A. gitsene kardesim. Mal misin affedersin? Neyse…

Yeni ofisimize gidip durumun ne oldugunu gorelim dedik. Amerika demek benim icin suprizler diyari demek… Ofise geldigimizde ( bu sayfa kisisel bir bolg oldugundan ve burada yazilanlarin bir kisminin hayal gucu ile harmanlandigindan dolayi kurum adi gibi bilgileri paylasmiyorum. Bilen de biliyor zaten) bizi karinca gibi calisan Meksikali ve Amerikali abilerimiz karsiladi. Kurulumu yapilacak malzemelerin henuz gelmemis olmasi, insaatin halen devam ediyor olmasi ve benle evlenmesi gereken Britney Spears’in da baska biri ile evlenmis ve ondan da bosanmis olmasi ust uste binince bize aktif calisamayacagimiz 3 gun kaldi. Bu da gormeyi planladigim yerleri gormem icin yeterli bir sureydi.

Washington D.C. gezimize ilk olarak yeni ofisimize 100 metre mesafede bulunan Beyaz Saray‘dan basladik. Amerika’da sokak kedisiymis, sokak kopegiymis boyle seyler yok aga. Varsa da ben tanik olmadim. Bunlarin yerine her agacin altinda sincaplar var.

IMG_4451

Beyaz Saray aslinda cok daha buyuk bir yapi olarak tasarlanmis. Ama para bitince sadece su an bulunan bina yapilmis. Planlanan yapinin bunun 3 kati oldugu soyleniyor. Herkesin Beyaz Sarayin fotografini cekmeye calismasi bir hayli ilginc. He bende cektim tabi, o ayri… Washington D.C. nin en eski yapisi 1765 yapimli eski tas ev. Yani bakildigi zaman burada tarih adina cok bir sey yok ama her iste oldugu gibi o kadar guzel bir yapilanmayla kurmuslar ki sehri, her yerde bir heykel, bir anit mezar gibi yapilar ile bu eksiklik giderilmis. Istanbul’da elini sallasana tarihe degiyor ama hic bir anlami olmuyor. Bunu soylemek gercekten aci. Tarihimize bile sahip cikamiyoruz, elin adami iki heykeli bir tasi oyle bir pazarliyor ki hayran kalmamak elde degil. Neyselerden olusan bir tesbih oldu bu Amerika gezisi. Zaten biz millet olarakta unutma konusnda dunyada esi benzeri olmayan bir milletiz…

Beyaz Sarayin hemen yaninda Hazine bakanliginin binasi bulunmakta.

IMG_4452

Binanin girisinde Amerikan Finans sisteminin kurucu babasi Albert Gallatin babanin heykeli “ulan kac yuzyil once nasil bir sistem kurduysam dunyanin anasini aglattim liseli…” der gibi heybetli  bir sekilde duruyor. Hakli bir gurur var heykelin yuzunde… Buranin ardindan 15. Cadde boyunca yuruyerek Washington anitina varabiliyorsunuz. Washington DC de kaybolmak biraz zor. Sehir genelde harfler ve rakamlardan olusan caddeler ile izgara yonetemi ile yapilmis. 2 gun icin de benim diyen Amerikaliya yol tarif edersiniz, rahat olun. Yapildigi zaman dunyanin en uzun yapisi olan, su an da dunyanin en uzun dikilitasi olan Washington Aniti yolun sonunda sizi bekliyor.

IMG_4453 IMG_4454

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Washington anitindan Lincoln anitina dogru yol alirsaniz, sizi ilk karsilayan Ikinci dunya savasi icin yapilan anit olacaktir. Burada her eyalet adina yapilmis birer anit var. Diger eyaletlerden gelen Amerikalilar kendi eyaletlerinin onunde fotograf cektiriyorlar. Gelenek heralde…

IMG_4456 IMG_4457 IMG_4455

 

 

 

 

 

 

 

Ikinci dunya savasi anitindan sonra karsinizda Reflection Pool’u goreceksiniz. Sonuna kadar gidip geri donup bakarsaniz, Washington anitinin suda yansimasini goreceksiniz. Tum olayi da bu zaten, e adi da yansima havuzu…Hayir ne bekliyordun ki? Fiskiye?

IMG_4458

Buranin tam ardindan ise heybetli Lincoln aniti duruyor. Var derken en tepeye cikmak icin bayagi bir merdiveni tirmanmaniz gerekiyor. Merdivenler sizi korkutmasin. Cikip oradan Washington anitina dogru bir bakin.Tum o merdivenleri tirmandiginiza degiyor. Lincoln Anitinin icinde dev bir Abraham Lincoln heykeli bulunuyor.

IMG_4162

Buradan yola cikip Tidal Basin etrafinda dolanmaya devam ederseniz bir cok anit daha goreceksiniz. Daha once de dedigim gibi cok eski bir tarihi olmasa da Amerika her yasanan olayi insanlara hatirlatmaya, ve bir sekilde turist cekmeye devam ediyor. Kore savasi aniti gercekten cok hos. Bu savasa katilan her ulke icin bir kaldirim tasi konmus. E bizim tasi da bulmak farz olmustu artik.

IMG_4459

Anitin en sonunda-basinda yazan not ise bir hayli gaza getirici: “Milletimizin gururlu kizlari ve oglanlari hic bir zaman tanismadiklarive hatta yerini bile bilmedikleri bir ulkeyi korumak icin gelen cagriya cevap verdi.”

IMG_4461

Devaminda ise bir Amerikan gercegi ile yuzlesiyorsunuz “Freedom is not free’

IMG_4211

Buradan da devam ederseniz ki bir hayli uzun bir yol buraya kadar anlattigim, The National Mall denen muzeler diyarina variyorsunuz. Bu anlattigim yolu yapmayi dusunuyorsaniz ayaginizda rahat bir yuruyus ayakkabisi, sirtinizda bir canta ve icinde de hirka gibi bir sey ile bir sise su olmasinda fayda var. Seyyarlarda bir suya 2,5 dolar vermeyin. Ayrica bu arada WDC nin havasina deginmekte fayda var. Yazin hayvan gibi sicak, kisinda bok gibi soguk! Bu kadar net!

Muze demisken ben su ana kadar sadece hava ve uzay muzesine gidebildim. Donmeden bir kac tane daha gormeyi umit ediyorum. Havacilik muzesinin icerisinde bir yemek alani bulunmakta, burada Mc donalds ve bir kac fast food mekani bulabilirsiniz. Amerikada ki bir diger bize gore degisik sayilacak sey ise su; fast foodlarda kendi pisliginizi kendiniz temizliyorsunuz. Yedikten sonra cope atmayi unutmayin, cok pis bakiyorlar. Ayrica icecek olayi burada limitsiz. Cola bitti mi git doldur, cekinme.

IMG_4160

Bu nokta bizim ilk gun icin son duragimiz oldu. Aslinda ben daha devam edecektim ama benle beraber gelenler “ihtiyar heyeti” dayanamadi. Otelimizin metroya, trene ve medeniyete uzak olsundan dolayi taksiye binip sicak ve huzurlu yuvamiza yol aldik. Bizi yine Chivas ve Heineken karsiladi. 13 gun boyunca da bu karsilama bir gece bile sekmeden devam etti. Biz sadece uyuyabilmek icin ictik, baska bir seyden degil…

Ertesi gun tekrar muhtesem kahvaltimizi yapip, ofise bir ugradik. Evet adamlar guzel calisiyorlar, yalan yok. Ama Turk zihniyetine aykiri is yapiyorlar. Yani adamin yapacagi is icin bir civi eksik cakilmis ise adam o civiyi cakmiyor arkadas. Bekliyor! Herkesin kendi yapmasi gerekenler var burada, belki de en dogrusu da bu. Herkes bir konuda uzman, oysa biz her konuda iyiyiz lanet olsun! Bir diger gariplik ise ofisin bulundugu lokasyonda verilen yapim izni. Saat oglen 2 dedi mi herkes isi birakip gidiyor. Kalan ya boya yapiyor ya ses cikarmayan isleri. Burada her seyin bir izni var…

Bizlik bir is olmadigina tanik olunca soyle bir cikip Cin mahallesine bakalim dedik.

IMG_4192

Cin mahallesinden bolca yemek yemelik yer, alisveris merkezleri, metro istasyonu ve Washington Wizards dahil Washington takimlarinin kullandigi Verizon Centre bulunuyor. Bir maca gitmek de kismet olmadi ya…

Biz yapacak bir isimiz olmadigindan ve yurumeye asik Turk evlatlari oldugumuzdan biraz hayvanlik yapip, Cin mahallesinden Georgetown’a kadar yuruduk.

Georgetown dedigin bir ilcenin universite kampusune donusmus hali. Her bina her mustakil ev okul ile lakali bir islev goruyor. Burada inanilmaz bir universiteli nufusu var. ilgilinen arkadaslara duyurulur. Georgetown’nun sokaklarinin arasinda dolanirkan Puskin heykeline denk geldik.

IMG_4462

Georgetowndan da hizimizi kesmeyerek Dupont Circle’a yol aldik. Evet ben Amerika’ da bir hayli yurudum. Nasil oldu da bu kadar yurumeye ragmen kilo aldim onu anlamadim 🙂 Dupont circle bir nevi Nisantasi. Bana oyle geldi en azinda. Restaurantlar, publar, magazalar ile bir hayli hos bir yer. Biz Maddy’s diye bir Pub’a gitmeye karar verdik. Biz iceri girdikten bes dakikda sonra mekanda adim atacak yer kalmadi. Syracuse adli universite takiminin basket maci vardi. Bir diger ilgimi ceken sey su oldu Amerika’da. Insanlar hobi olarak bir seyin parcasi olmayi ve o oldugu seye destek vermeyi sonuna kadar yapiyor. Maci izlemeye gelen kizli erkekli gruplardaki herkeste Syracuse urunu bir sey vardi. Sapka, forma, t-shirt. Her baskette sevinip, her faulde beraber bagirdilar. Bizde oldugu gibi koftiden taraftar degil buradakiler. En dandik macta bile formalarini giyip stada gidiyorlar. Bir nevi sosyallesme yeri onlar icin bu maclar. Biz ise sadece kazandigimizda sevinen, kaybedince ise basarisizligimizi o meshur Turk gucunu matah bir sey sanip ana baci sovuyoruz… Burada biraz bira icip Quesadilla yedik. Quasedilla fena degildi ama hala Taksim Hardalinkini gecen bir tane yiyemedim.

IMG_4175 IMG_4186 IMG_4178

 

 

 

 

 

 

 

Ardindan otelimizin yolunun tuttuk. Chivas ve Heineken bizi bekliyordu…

Washington D.C. de porsiyonlar bir hayli buyuk. Diger Amerika sehirlerine giden arkadaslarim da aynisinin soyluyor. Burada kilo almamaniz icin spor yapmaniz sart. Iste bu sebeple kadin, erkek, coluk, cocuk kosuyor arkadas burada. Taksicinin bize soyledigine gore ki bence biraz da atiyordu, her gun bir iki kisi kosarken arabalara dikkat etmedigi icin oluyormus. Yok ebenin Ali Sami

Kahvalti icin Pret diye guzel bir yer bulduk. Sicak ve soguk sandvic yapiyorlar.Kahvesi ve cayi guzel. Bulursaniz deneyin.  Oglen yemeklerini ise Subway den yana kullandik. Iste alinan kilolarin tum sorumlulari bunlardir

IMG_4240 IMG_4379 IMG_4209

 

 

 

 

 

 

 

Ikinci kisim icin bu kadar yeterli bence. Hatta bir hayli cok bile oldu. Devami hakkinda da kisa bir spoiler vereyim. Yazimizin ucuncu kisminda Amerikan toplumunun toplanti anlayisini, restaurantlarini,alisveris merkezlerini ve outletlerini ve hatta gece hayatina da ufak ufak deginecegiz… Hatta devaminda metro kullanimini bile anlatacagim. Oyle metro deyip gecme gulum, su haritaya bak sonra konusalim.

IMG_4396

Yazima Karl Popper’in bir sozu ile son veriyorum. Sayonara…

“Sonsuz cehaletimiz icinde hepimiz esitiz.”

 

 

2 Comments

  • admin 15 Nisan 2013 - 03:50 Reply

    Imla hatalari icin kusura bakmayin lutfen…

  • www.imedicalpress.com 24 Eylül 2015 - 17:08 Reply

    Yazar ayrıca ne, nerede, ne için ve nasıl gibi genel
    sorulara cevap verecek şekilde ayrıntılı bilgileri kullanabilir.

  • Leave a reply

    This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

    %d blogcu bunu beğendi: